SENİ SEVİYORMUŞUM (SANIK SANDALYESİ) / Söz-Müzik: gitarisyen

gitarisyen

Aşk şarkıları söylemeyi bıraktığımız gün

her şeyimizi yitirdik biz. İşte o yüzden

hep aşk şarkıları söylüyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

SENİ SEVİYORMUŞUM

(SANIK SANDALYESİ)

 

Söz - Müzik - Düzenleme - Yorum: gitarisyen

 

 

"Seni Seviyormuşum (Sanık Sandalyesi)" benim bundan 25-30 sene önce yaptığım, sözü ve müziği bana ait olan bestelerimden biridir. Bu şarkının ve sözlerinin hikâyesi ise şöyledir:

İlk defa ayrılmıştık. İlk büyük kavgamızı etmiştik. 10 gün olmuştu ondan ayrı kalalı. İlk başta onsuzluğa katlanabileceğimi ve alışabileceğimi düşünmüştüm. Ama gün geçtikçe büyüyordu içimde özlemi. Onu gerçekten sevip sevmediğimi sorup duruyordum kendime sürekli olarak. Onunla geçirdiğimiz günler, yaşamışlıklarımız çıkmıyordu aklımdan bir türlü. Ve bir gece oturup odamda, düşünmeye başladım. Kendimi, sevgimi, ilişkimizi sorguladım.

Sanık sandalyesine oturttum kendimi. Sanık bendim, savcı bendim, hakim bendim, tanık bendim. Ve kendime olabildiğince acımasız davranacaktım bu mahkemede. Kendimi ve sevgimi yargılayacaktım.

Suskun, sessiz oturmaya ve düşünmeye başladım. Ona haksızlık mı ediyordum, üzüyor muydum onu? Ve en önemlisi onu gerçekten seviyor muydum? Sesli düşünmek istedim önce. Ama sesimi boğdu sessizliğim, sesime sırnaştı suskunluğum. Oturdum öylece... Onu düşünmeye soyundum... Saniyeler saatler gibiydi, saatlerse seneler... O vardı odamın duvarlarında. Öyle somut duruyordu ki odamın her yanında; sanki elimi uzatsam tutacaktım onu. Ona söylediğim küçük yalanlar, kendimi haklı çıkarmak için sarf ettiğim sözler geliyordu aklıma. Sözlerim sanki silahtı sinsiliğime. Ve suskunluğum simsiyah oldu yine; karanlık bir mağarada hapsolmuştu sesim. Sarıyı düşündüm sonra. İşte o anda sapsarı kesildi soluksuzluğum. Çünkü sarıyı seviyordu o... Nereye baksam sarı renkler görüyordum: Sarı papatyalar, laleler, kanaryalar ve beynimin içinde sarı duvarlar... Öylece ne kadar oturdum, ne kadar düşündüm, bilmiyorum. Ama sabah olmak üzereydi artık. Sisli bir sabah yaklaşıyordu; tıpkı düşüncelerim gibi. Son bir gayretle onu silmeye çalıştım sesimle, aklımdan çıkarmaya çalıştım, haykırarak boğmaya çalıştım düşüncelerimi. Ama olmuyordu... Çünkü hep onu soruyordum kendime, her nefeste onu soluyordum. Ve sabahın sisleri dağılırken beynimde, artık biliyordum: Onu çok ama çok seviyordum...

İşte o gecenin sabahında doğdu bu şarkının sözleri... Önce şiir olarak yazdım, sonra da başından beri kafamda dolaşan ezgisiyle besteledim birkaç gün içinde. Bir özelliği daha var bu şiirin ve şarkı sözlerinin: Her dizesi, her kelimesi “S” harfiyle başlıyor. Başka bir harf yok hiçbir kelimenin başında. Onun da ismi “S” harfiyle başlıyor çünkü. O gece onun isminin baş harfi olan bu harf yankılanıp durmuştu hep beynimin içinde sabaha kadar. Ve kendiliğinden “S” harfiyle başlayan sözcükler dizilmişti sesime, düşünceme, odama, soluğuma... Kısaca kendiliğinden oluşan bu aliterasyon bir anda çıktı ruhumdan, gönlümden, beynimden ve suskunluğumun yankılarından. Kâğıdıma ve sonrasında şarkı sözlerinin içine de öylece dökülüp dizildiler...

Yine o gecenin sabahında buluştum onunla, görüştük ve konuştuk... Yıllar geçti aradan, ilişkimiz devam etti ve evlendik. Ve bu şiiri yazdıran, bu şarkıyı bana yaptıran o kız şu anda benim eşim... Hep yanımda durdu bugüne kadar; parasız zamanlarımda destek oldu, sinirlenince sakinleştirdi beni, hayatı gülerek karşılamama, hayatla başa çıkmama yardım etti. Bir de (şu anda 24 yaşında olan) güzel bir oğlumuz oldu. Zaman zaman yine kavgalar da etsek, eşimle birbirimizi bir daha hiç terk etmedik. Ondan ayrılmayı hiç düşünmedim. Ve artık çok iyi biliyorum: Onu eskisinden de çok seviyorum. Ve ona haykırarak diyorum ki: “İyi ki varsın sevgili eşim, iyi ki bana rağmen beni hiçbir zaman terk etmemişsin. Seni seviyorum. Hep yanımda kal lütfen. Şimdiye kadar olduğu gibi...”

İsmi mi? Dediğim gibi “S” harfiyle başlıyor ismi. Onun ismini ne zaman yüksek sesle söylesem, kulağıma tatlı bir müzik gibi geliyor... Ve ne zaman içimden geçse ismi, dilim de istemsizce tekrarlıyor: “S”elda... “S”elda... “S”elda...

İşte bu şiir ve yıllar sonra tekrar düzenleyip yorumladığım bu şarkı, ona ve onun güzel yüreğine naçizane bir armağan ve sevgimin bir ifadesidir...

Ve 3 gün sonra, 20 Temmuz'da evliliğimiz 25. yılını dolduracakken diyorum ki: "Birlikte nice yıllara sevgili eşim. Dilerim bir ömür boyu ellerimde olur ellerin..."

 

SENİ SEVİYORMUŞUM

(SANIK SANDALYESİ)

Söz - Müzik: gitarisyen

"Sarıyı seviyordun sen,
Sensiz susuyordum
Sesim sendeyken..."


Sanık sandalyesindeyim
suskun sessiz
Seni seviyormuşum
seni sensiz
Sırnaşıyor sonra
sesime suskunluğum
Sonra sana soyunduğum
Saatler seneler
Sevgilim
silinmiyor somutluğun...

Seviyormuşum seni
Seni seviyormuşum...

“Sanık sandalyesindeyim
suskun sessiz
Sözlerim sanki silah
sinsiliğime
Suskunluğum simsiyah
Sapsarı soluksuzluğum
Seviyormuşum seni
Seni seviyormuşum...”


Sırnaşıyor sonra
sesime suskunluğum
Sonra sana soyunduğum
Saatler seneler
Sevgilim
silinmiyor somutluğun...

Seviyormuşum seni
Seni seviyormuşum
Seviyormuşum seni...

“Sislerde sabah
Seni siliyorum sesimle
Seni soruyor
seni soluyorum...”


Seni seviyormuşum...

 

(17 Temmuz 2021)
gitarisyen
(M. Feridun Gülsan)
"BESTELERİM"
Menüsüne Git

 

"MÜZİK"
Ana Menüsüne Git

 

"ANA SAYFA"YA GİT

 

 

Site Tasarımı: gitarisyen © 2011