HAYATA GÜLMEK (DENEME) - Yazan: gitarisyen

gitarisyen

Aşk şarkıları söylemeyi bıraktığımız gün

her şeyimizi yitirdik biz. İşte o yüzden

hep aşk şarkıları söylüyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

HAYATA GÜLMEK

 

Hayat bazen oyunlar oynar bize. Biz nasıl oyun oynamayı seviyorsak hayat da öyle sever oyun oynamayı. Kimi zaman iyi sonuçları olur bu oyunların, kimi zaman kötü. Ara sıra çok uzun sürer bu oyunlar. Ama her zaman biter. İyi de bitebilir, kötü de. Bir de bir kuralı vardır hayatın bu oyunları oynarken: İstesen de istemesen de bu oyundan hiç çıkamazsın. O yüzden oyuna dahil olmamak, kaçmaya çalışmak hiçbir netice vermez. En iyisi oyuna kendi isteğimizle girmek, bunu kabul etmek ve bu oyunu hayatın kurallarına göre oynamaktır. Hayatı yenmek için tek bir şeye ihtiyaç vardır aslında: Gülmek… Ama öyle laf olsun diye değil; içten bir şekilde gülmek, inadına gülmek, inanarak gülmek. Eğer yüreğimize dokunan, gözyaşlarımızı ıslatan olaylar aradan yıllar geçince sadece gülüp geçeceğimiz bir anı olarak kalıyorsa, demek ki bu olayların içindeyken de gülmek mümkün. Ve önemli olan da bu: Olayların, hüznün ve sıkıntının içindeyken gülebilmek. Belki bazı olaylar yıllar geçince gülerek hatırlanmıyor ama sonuçta onlar da bir anı olarak kalıyor ve biz o olayların ardından daha bir güçlenmiş olarak çıktığımızdan daha az yaralanmak için bağışıklık kazanmış oluyoruz.

Birkaç sene önce intiharı düşündüğüm anlar olmuştu. Ama öyle böyle değil, cidden düşündüğüm anlar. Elimde bıçak, sabahlara kadar evin içinde dolaştığım ya da cesaret bulup atlayabilmek için saatlerce balkondan baktığım anlar… Ama intihar edemeyecek kadar CESURMUŞUM. Cesaret?.. Ben inanmıyorum cesaretin karşı koymak olduğuna. Cesaret bazen her şeyi olduğu gibi kabullenebilmek, bazen gülmek ve bazen de insanın kendiyle verdiği savaşta galip gelmek değil de anlaşmaya varabilmektir. İyi ki bu cesareti göstermişim ve şimdi cesaretle geriye dönüp bakabiliyorum. Aynı şeyleri bir daha yaşar mıyım? Olabilir. Aynı hataları bir daha yapar mıyım? Hiç duraksamadan, evet… Ama artık bir şeyi biliyorum: Her ne olursa olsun, her ne yaşarsam yaşayayım ya da her ne yaparsam yapayım artık GÜLMESİNİ BİLİYORUM. Çünkü ben gülünce gülüyor sevdiğim ve beni seven insanlar. Dünyada bir kişi bile olsa beni gerçekten seven, sadece onun için bile gülmeye değer. Eğer bu bir kişi sadece bensem o zaman daha da değer vermeliyim kendime: Gülmeliyim. Ağlarken bile içtenlikle gülebilmeliyim. Çünkü yol bu, tavır bu, sır bu… Ama “çünkü” olduğu ya da “öyle olması gerektiği” için değil gülebilmem. Gülebilmem, kendimi mutlu etmemin ve hayattan ve beni üzenlerden ve olaylardan ve acılardan ve hüzünlerden intikam alabilmemin, fıtratıma dayanarak içgüdüsel savunmamı gerçekleştirmemin tek yolu.

Ve şunu fark ettim ki; beni üzen insanlar karşısında ne kadar mutlu olursam, ne kadar gülersem, onları ne kadar ciddiye almazsam onlar da o kadar sinir oluyorlar, kuduruyorlar ve mutsuz oluyorlar. Ne güzel bir denge değil mi?

Öyleyse ey hayat; oyun senin, ama ZAFER BENİM…

 

(16 Haziran 2013)
gitarisyen
(M. Feridun Gülsan)
"DENEMELERİM"
Menüsüne Git

 

"EDEBİYAT"
Ana Menüsüne Git

 

"ANA SAYFA"YA GİT

 

 

Site Tasarımı: gitarisyen © 2011