|
Her ne kadar özgürlüklerin kısıtlanmaması gerektiğini
düşünsem ve bu nedenle Türkçe hassasiyeti açısından
dükkân, iş yeri ve şirket sahiplerinin tabelalarında
Türkçe isimleri özgür iradeleriyle kendiliklerinden,
isteyerek ve bu sorumluluğu hissederek kullanmaları
gerektiğine inansam da; dil birliğimizi sağlamak, iş
yeri isimleri konusundaki yabancı kelime kirliliğinin
önüne geçmek ve bir standart oluşturabilmek bakımından
devletin, Türk Dil Kurumu'nun ve özellikle
belediyelerimizin bu konuda önlemler alabileceğini,
müdahaleler yapabileceğini ve yaptırımlar koyabileceğini
düşünüyor ve savunuyorum.
Şimdi elbette "Yabancı kelimelerden kastın ne? Belediye,
irade, standart gibi kelimeler Türkçe mi? Bunları
kullanıp kullanmamaya karar verirken ölçü ne olacak?"
gibi soruları soranlar olacaktır. Ancak benim burada
söylemek istediğim şey; dilimize yerleşmiş olan yabancı
kelimeler ya da Türkçe karşılığı bulununca kendiliğinden
ortadan kalkacak veya kalkmış olan "konuk kelimeler"
değil. Örneğin "fuel oil" kelimesi bir zaman dilimizde
kullanılırken artık "akaryakıt" kelimesi bunun yerini
almış ve "fuel oil" kelimesine ihtiyaç kalmamıştır. Yine
dilimizde eskiden "hakim" ve "müddei umumi" kelimeleri
kullanılırken; bunların yerine "yargıç" ve "savcı"
kelimeleri getirilmiştir. "Müddei umumi" kelimesinin
yerine getirilen "savcı" kelimesi dilimize yerleşmiş ve
artık "savcı" sözcüğü kullanılır olmuştur. Ancak bunun
yanında "hakim" kelimesinin yerine kullanılan "yargıç"
kelimesi çok da benimsenmemiş ve "hakim" kelimesinin
kullanımına devam edilerek bu kelime artık dilimize
yerleşmiştir. Kısaca dil yaşayan bir varlık olduğundan
dolayı, zaman içerisinde bazı kelimeleri kabul ederek
benimsemiş, bünyesine kabul etmiş ve bu şekilde yabancı
kökenli bile olsalar Türkçenin söz dağarcığı içine
almıştır.
Ancak bir de günümüzde çokça karşımıza çıkan -ve
genellikle Türkçe İngilizce karışımı olan- bazı iş yeri
isimleri var ki; sanırım bunlara "Türkilizce" demek
yanlış olmaz. "Everything Gıda Pazarı", "Mulen Ruj
Bakkal", "Cartel Erkek Kuaförü", "Moon Light Cafe
Nargile" ve buna benzer birçok iş yeri ismi, hem
bilinçsizce konulması, hem özentinin ne boyutlara
geldiğini göstermesi hem de yabancı dillerle Türkçeyi
karıştırarak bir anlam garabetine boğması açısından
konunun ne boyutlara geldiğini göstermektedir.
İşte bu nedenlerle iş yerlerine verilen yabancı isimler
konusunda -özellikle iş yerlerine ruhsat veren-
belediyelerimizin yapabileceği müdahaleler, koyacağı
kurallar ve alacağı kararlar olduğuna inanıyorum. Ve bu
sayede gelecekte çocuklarımızın yabancı kelime
işgalinden bir nebze de olsa kurtulacağını, etrafımızda
günümüzde kullanılan karışık ve anlamsız bir jargon /
argo / kelimeler kalabalığı yerine giderek daha çok
Türkçe kelimeler göreceğimizi ve bunun sonucunda da
Türkçe hassasiyeti ve bilincinin yerleşeceğini, dilimizi
daha da tanıyıp seveceğimizi düşünüyorum.
Elbette artık neredeyse bir köy haline gelmiş bir
dünyada yaşadığımız için sınırlar kalkmış bulunmakta ve
her ülkede olduğu gibi bizim ülkemizde de yabancı isme
sahip olan uluslararası markalar ve onların şubeleri
var. Onlara bir şey demek belki mümkün ve hakça
olmayabilir, ancak örneğin bundan sonra açılacak ve
belediyelerden işletme ruhsatı almak zorunda olan iş
yerlerinde Türkçe isim zorunluluğu aranabilir, Türkçe
ismi olan iş yerlerine plaketler veya teşekkür belgeleri
verilebilir.
Bu konuda belediyelerimizin yapabileceklerine gelecek
olursak; benim hemen aklıma gelen ve bazı
belediyelerimizde örnekleri de olan uygulamalar şöyle
sıralanabilir:
1-) Türkçe ismi olan iş yerlerine belediyeler teşekkür
belgesi veya plaket verebilir. Bunu engelleyen bir yasal
hüküm olmadığı gibi toplumun büyük çoğunluğu tarafından
da destekleneceğini düşünüyorum. Nitekim Fethiye
Belediyesi Türkçe ismi olan iş yerlerine teşekkür
belgesi verilmesi projesine destek verdiği gibi, 2004
yılından itibaren de işletme ruhsatı almak zorunda olan
tüm iş yerlerinde Türkçe isim zorunluluğu aramaktadır.
2-) Yine belediye meclisleri dilimizi korumak,
kullanımını özendirmek ve yabancı kelime kirliliğinin
önüne geçmek adına yabancı isimle iş yeri açılmasını
yasaklayan ya da engelleyen kararlar alabilirler.
(Nitekim Erzincan ve Eskişehir belediyeleri meclis
kararıyla yabancı isimle iş yerleri açılmasını
yasaklamışlardır.) Yukarıda da değindiğim gibi belediye
meclisi tarafından örneğin "iş yeri açmak için
belediyelerden işletme ruhsatı almak zorunda olan iş
yerlerine Türkçe isimler konulması zorunluluğu getiren"
bir karar alınmak suretiyle bu konuya işlerlik
kazandırılabilir. Bu da hem toplum hem de Türk Dil
Kurumu tarafından desteklenecek bir uygulama olur.
Nitekim Denizli Belediye Meclisi, 2007 yılı Temmuz ayı
toplantısında, iş yerlerinde Türkçe isim kullanma
zorunluluğu getirmiş, Türk Dil Kurumu da bunun üzerine
Denizli Belediye Başkanı Nihat Zeybekci’yi, Türk Dil
Kurumu Onur Belgesi’yle ödüllendirmiştir.
Öneminden ve bu konudaki hassasiyeti göstermesi
bakımından kararı aşağıya alıyorum.
Denizli Belediye Meclisinin 11 Temmuz 2007’de 446. madde
olarak ‘İlan ve Reklâm Tanıtım Yönetmeliği’nde karar
alarak iş yerlerinde Türkçe isim kullanma zorunluluğu
getirdiği kararı şöyle:
"Madde 24-4: Tescilli markalar ile oda ve resmi
kurumlarca bu yönetmeliğin yürürlüğe giriş tarihine
kadar kayıt ve tescil edilmiş ticaret unvanları saklı
kalmak üzere, bu yönetmeliğin kapsamına giren her türlü
ilan, reklam ve tanıtım amacıyla konulan pano, tanıtıcı
levha, tabela, afiş ve benzerleri ile diğer
uygulamalarda Türk Dilinin ve Türk sözcüklerinin
kullanılması zorunludur.
Türk Alfabesi’ndeki 29 harf içinde yer almayan
harfler ile Türk Dili’nin temel kurallarına aykırı
yabancı kaynaklı sözcükler kullanılamaz. Aksine hareket
edenler hakkında yönetmeliğin ve ilgili yasaların cezai
hükümleri tatbik edilir. Bu hükme aykırı, tabela, ilan
vb kullanan iş yerlerine açma ruhsatı verilemez."
3-) Bunların dışında özellikle iş yerlerinden
ilan-reklâm vergisi alınırken Türkçe ismi olan ve
olmayan iş yerleri ayrımına gidilebilir. Türkçe olmayan
tabelalardan daha fazla vergi alınabileceği gibi, Türkçe
isimli firma tabelalarının metre karesinden alt birim
reklâm vergisi alınırken, yabancı isim kullanan
firmalardan reklâm vergisi üst birimden alınabilir. Yine
mevzuatta belediyelerce alt sınırı ve üst sınırı
gösterilen vergiler alınırken, Türkçe işletme ismi
kullanmayan iş yerlerinden üst sınırlardaki miktar ya da
oranlardan hareket edilebilir. Bu uygulamayı hayata
geçirmiş olan belediyelere örnek verecek olursak
Karaman, Aydın ve Sivas Belediyelerini sayabiliriz.
Karaman Belediye Meclisi levha vergileri konusundaki
daha önce bulunan "Türkçe olmayan levhalardan % 50 daha
fazla vergi alınması" maddesini değiştirmiş , % 50
değil, % 100 daha fazla vergi tahakkuk ettirilmesi
hususunda Belediye Başkanına yetki vermişlerdir.
Belediye Başkanı’nın bu konudaki sözleri, iş yerlerine
istediği ismi koyabilme özgürlüğünü savunanlara yanıt
olabilecek nitelikte olduğundan ve hoşuma gittiğinden
aşağıya alıyorum:
Bu konu ile ilgili bir açıklama yapan Belediye Başkanı
"Liberal ekonomide kişilerin, kurumlarına istedikleri
isimleri koymasında yasal bir sakınca yoktur. Fakat
levha vergilerini tespit etmeye yetkili olan Belediye,
'Yabancı Kelimelerden Oluşan Levhalara' takdir yetkisini
kullanarak bu uygulamayı yapabilmektedir" sözleriyle bu
konuda hassasiyet gösterdiklerini ve bu kuralı
titizlikle uygulayacaklarını ifade ederken, bunu
kanunlarla kendilerine verilen takdir yetkisi sınırları
içerisinde yaptıklarının altını çizmiştir.
Yine Sivas Belediye Meclisi tarafından da, iş yeri
tabelalarında Türkçe isim kullanılmasını teşvik etmek
maksadıyla karar alınmış, buna göre Türkçe isimli firma
tabelalarının metre karesinden alt birim reklâm vergisi
alınırken, yabancı isim kullanan firmalardan tabela
vergisinin üst birimden alınacağı ifade edilmiştir.
Biraz araştırdığım ve gördüğüm kadarıyla yukarıda
saydığım bazı belediyelerin uygulamaları dışında birçok
belediye de bu konuda meclisleri yoluyla tavsiye
niteliğinde kararlar almaktadırlar.
Sonuç olarak; belediyelerimiz dilimizin korunması,
yabancı kelimelerin işgalinden kurtulması ve dil
kirliliğinin önlenmesi yolunda bu ve benzeri
yöntemlerden biri veya birkaçını seçerek hareket
edebilir. Yukarıda birkaç örneğini verdiğim
belediyelerin bu konuda yaptığı uygulamalar, halk
tarafından takdirle karşılanacağı gibi Türk Dil Kurumu
ve devletin diğer kurumları tarafından da
desteklenecektir.
Konuya Anayasal haklar veya kanunlar açısından
bakıldığında da bir sakınca olduğunu düşünmüyorum. Zira
burada önemli olan Türkçe konusunda hassasiyet
gösterilmesi ve buna bağlı olarak dilimizin korunmasıdır
ve bu konuda sorumluluğu olduğunu düşündüğüm belediyeler
kanunlarca kendilerine verilen takdir yetkilerini
kullanarak Türkçemizin yabancı iş yeri isimleriyle işgal
altına girmesini önlemeye çalışmaktadırlar. (Kaldı ki,
bunun aksine bir mevzuat da yoktur.) Bu da hem günümüz
hem de gelecek açısından sosyal ve kültürel
belediyecilik anlayışının en önemli ve en güzel
yönlerinden birini oluşturacak ve belediyeleri diliyle,
birliğiyle ve halkıyla daha ileriye taşıyacaktır.
Elbette iş yeri sahiplerinin böyle yaptırımlara gerek
kalmadan kendiliklerinden bu hassasiyeti göstermesi çok
daha iyi, doğru ve doğal olur. Ancak elbette ki, bu bir
süreçtir ve zaman alacaktır. Vatandaş olarak bizim de
yabancı ismi olan iş yerlerine itibar etmememiz ve
bilinçli hareket etmemiz bu süreci hızlandıracaktır.
Ancak o bilincin oluşması ve gelişmesi için biraz
özendirme ve teşvik amaçlı olarak bazen de küçük
yasaklarla hareket etmek sanırım yanlış olmaz.
Burada hemen şunun da altını çizmek isterim ki; konuyu
(özgür bireylerin iş yerlerine istediği ismi koyabilmesi
bakımından) hak ve özgürlüklere müdahale veya yasaklar
koyarak zorluklar çıkarma olarak görmemek gerek. Ben
bunu tıpkı sigara yasağı gibi düşünüyorum. Kapalı
yerlerde sigara içilmesi yasaklandığı ve bu konuda kanun
ve yönetmelikler çıkarıldığı zaman bütün tiryakiler bunu
belki de sigara içme özgürlüklerine müdahale olarak
görmüşlerdi. Oysa ki, ben kapalı yerde sigara içerken,
yanımda içmeyen kişinin sağlıklı yaşama hakkı ve
sigarasız, dumansız bir ortamda bulunma / yaşama
özgürlüğü ne olacaktı? İşte bu yüzden toplumda "sigara
yasağı" giderek tiryakiler tarafından bile benimsendi ve
kapalı yerlerde sigara içmemek artık bir alışkanlık
oldu. İşte, konuyu bu açıdan düşünürsek ortaya şöyle bir
tablo çıkıyor: Ben iş yerime isim koyarken "Nasıl olsa
özgürüm," diyerek yabancı kelimelerle dolu bir unvanı
tercih edersem, bu tabelaları görerek "Benim de iş
yerleri yabancı kelimelerle işgal edilmemiş ve
kirletilmemiş bir ülkede özgürce dolaşabilme hakkım ne
olacak?" diyenlere ne cevap vereceğim? Tıpkı sigara
yasağının konuluş amacında olduğu gibi, nasıl insanların
dumansız bir alanda, sağlıklı bir şekilde yaşamayı
isteme hakkı varsa ve bu hak bu konudaki yasağı meşru
kılıyorsa; yine insanların Türkiye'de, Türkçe konuşulan,
yazılan (konuşulması ve yazılması gereken) bir ülkede
etrafları iş yeri levhalarındaki yabancı kelimelerle
(hatta bırakın yabancı kelimeyi, Türkçe - İngilizce -
Fransızca ne olduğu belirsiz garip tamlamalarla)
kuşatılmış bir şekilde dolaşmayı ve bu işgali görmeyi
istememeye hakkı olması da bu konudaki bazı yasakları
meşru kılacaktır. Ve umuyorum ki, zamanla bu yasaklarla
korunan bir şey değil, bu ülkenin bütün insanları
tarafından kendiliğinden titizlikle üzerinde durulan bir
konu olacaktır.
Bir “kebabchi”de değil bir lokantada yemek
yiyebileceğimiz günlere erişmek ve o günlere
eriştiğimizde belediyelerimizin de bu konuda önemli
katkılar yaptığının farkında olmak dileğiyle… |