|
Kesinlikle hayatım boyunca izlediğim en ilginç
filmlerden biriydi. Ben hiçbir filmde bu kadar metafor,
bu kadar ironi, bu kadar imge, bu kadar sembolizm
görmedim. Neredeyse her sahnesi bir göndermeyle dolu
olan filmi bir solukta izledim. Bazen acı acı güldüm,
bazen neşelendim, bazen modernleşme sürecindeki dünyanın
içindeki bir birey olarak mekanikleşmiş ve makineleşmiş
(ironik açıdan "mükemmelleşmiş") hayatımı / hayatımızı
sorguladım.
Ve en önemlisi film çok samimiydi. Avrupa sinemasını bu
yüzden seviyorum işte. Bir ara "eğer bu konuyu Amerikan
sineması işleseydi bir sürü teknik ayrıntı, görsel
efektle süsleyip, allayıp pullayarak konunun güzelliğini
ve mesajı bu görselliğin arkasına iterlerdi," diye
düşündüm. Oysa Norveçliler tam da yüreğimize dokunarak,
samimi, içten bir anlatımla olabildiğince sade işlemiş
konuyu. Ve filmden sonra sadece aklınızda değil
yüreğinizde de soru işaretleri, sorgulamalar kalıyor.
Damağınızda kalan lezzet de ayrı bir konu...
Ben bu filmi sevdim, hem de çok... |