Bildiğiniz üzere ben, Türkçe alt yazısı olmayan yabancı
filmlerin kendi çapımda Türkçe çevirisini yapıyor ve alt
yazılarını hazırlıyorum. İşte yine böyle bir alt yazıyla
uğraşır ve (oldukça kanlı ve mide bulandırıcı sahneleri
olan) "Murder-Set-Pieces (2004)" adlı filmin çevirisini
yaparken eşimle yaşadığım bir diyaloğu anlatmadan
geçemeyeceğim:
Ben çeviriyi (filmin içindeki olumsuz ve psikolojiyi
bozabilecek sahnelerden dolayı) geceleri oğlum yattıktan
sonra yapmaya gayret gösteriyordum. Bir ara eşim geldi
yanıma. (Böyle filmlere hayatta bakamaz, midesi bulanır,
hemen lavaboya koşar.) Ama bu sefer kızgındı. Dedi ki
bana:
- Yine kol - bacak - mide - bağırsak filmi mi
izliyorsun?
- Çeviri yapıyorum.
- Bırak şimdi çeviri meviri ayaklarını. Biliyorum ben
seni. Yıllardan beri böyle saçma sapan filmleri
izliyorsun. Son dönemlerde de iyice arttırdın bunları.
- Ne zararı var ki hayatım? Sonuçta film işte. İnsan
doğasının nelere yol açabileceğini gösteren, insan
psikolojisini, bilinçaltını alt benlikten daha
yukarılara çıkartıp, insanoğlunun görünmeyen yüzüyle
yüzleşmemizi sağlayan filmler. (Eğer bu bir kusursa -ki,
eşime göre kusurdur- bu kusuruma bilimsel bir mazeret
bulmak adına böyle bir cevap vermiştim.)
- Ya, ne diyorsun sen ya? Vallahi bunları izleyip
izleyip etkileneceksin, bir gece oğlanla beni biz
uyurken keseceksin diye korkuyorum.
- ???
- Hadi ben yatmaya gidiyorum. Sana bol mezbahalı geceler
diliyorum.
Tam giderken şeytan dürttü, ben de bir şey deme (daha
doğrusu bir espri yapma) ihtiyacı duydum ve:
- Bıçakları mutfakta ortalık yerde bırakma sakın! dedim.
Demez olaydım. Bana göre o anda güzel bir espri gibi
görünmüştü ama, (kadınlar böyle anlamsız şeylere
alındıklarından mıdır, nedir) benimle üç gün konuşmadı.
Üçüncü günün sonunda barışabilmemiz, kendisine bir buket
çiçek ve iki kitap satın alarak hediye etmemle mümkün
oldu. Fakat yine de surat asmaya devam etti. Beşinci
günün sonunda dudaklarında belli belirsiz bir tebessüm
fark ettim. Geçen gün ise dişlerini gösterecek kadar
güldüğünü gördüm. Benden mutlusu yok artık... |