|
1-) Bir denizin kıyısında başlar hayat. Kimseler
yoktur... Bir sessizlik, bir dinginlik, bir huzurlu uğultu
alır götürür seni... Sabırla beklersin kendinden
doğacağın günü...

2-) Sonra "Merhaba!" dersin hayata... Severler
seni, el üstünde tutarlar, toz kondurmazlar sana...
Bütün şirinliğini kendinin ve geldiğin denizin, üzerinde
taşırsın...

3-) Hayat güzeldir... Bildiğin bir yerden gelip,
bilmediğin bir yere giderken burada ara vermek
güzeldir... Hiçbir sorun yoktur görünürde... Yatar,
yuvarlanır, oynarsın kendinle... Bir atın kanatlarında
saklıdır düşlerin...

4-) Ama zaman hızla geçmektedir. Gökkuşağının
renklerine kırlar düşmeye başlayacaktır artık. Sevmezsin
zamanı. Sevdiklerin yiter gider zamanda... Kendine
bakarsın, hayata bakarsın, zamana bakarsın:
BÜYÜMEKTESİNDİR...

5-) Ve üşümektesindir yalnızlığında... Ailen
yoktur artık belki de... Belki kendin bile yoksundur...
Kendinden üşüyüp, kendine kaçarsın...

6-) Kalabalıklar içinde öyle bir yalnızlık
çekmektesindir ki... Üstelik sıkışıp kalmışsındır
ortalarında... Gözlerini kaparsın sıkıca, görmek
istemezsin kalabalığı... Ama orada olduklarını bilmek
seni daha da ürpertir, daha da yalnızlaştırır...

7-) Geldiğin denizi özlersin sık sık... Koşmak
istersin denizin üzerinde... Ama... Düşlerinde bile
beceremezsin bunu... Ağlarsın... Unutmuşsundur denizde
yürümeyi...

8-) Doğum günlerin eskide kalmıştır... Yıllar
öncesinden bir kart bulursun sandıkta... Çocukluğuna
düşersin... Kendinden kaçarsın, ama bir doğum gününde
yine kendine dönersin...

9-) Oysa bir satranç oyuncusu titizliğiyle
kurgulamışsındır hayatı yıllar önce... Zekâna lanet
edersin... Hiçbir şey planladığın gibi gitmemiştir
hayatta: Doğuştan kaybetmeye mahkûm bir yüreğin
çıldırışını izlersin...

10-) Bir çocuğun düşleri girer bazen rüyana...
Sadece, ama sadece RÜYANDA GÜLERSİN...

11-) Ve uyanırsın... Ve gerçek senin yatağında
seninle kalkar yine... Bir bulanık aynada kendi kendine
yavaş yavaş intihar edersin... Şizofren yankıların
gözbebeklerinde inkâr eder kendini. Gözlerin bir noktada
sabit, öylece beklersin...

12-) Bütün umutların dağılmıştır yollara...
Yıllardır zaten sadece umut biriktirmişsindir... Hiçbir
işe yaramasa da umutların, umutlarını yakalamak için
umutlarından kaçarsın... Yollarda oturur, gözlerindeki
şarkıyı içersin...

13-) Suyun sesini dinlersin bir bardak çayda...
Çayın içine girip öylece dinlenmek istersin... Çayı
dinleyip, çaya anlatıp her şeyi; çayla sarhoş olmayı
beklersin... İçtiğin çay değildir, kendi yüreğini
içersin...

14-) Oysa ne güzel yerler görmüşsündür düşlerinde
bir zamanlar... Renk cümbüşleri içinde bir dünyanın
olamayacağına artık inanmışsındır... Asıl olarak değil,
kopya olarak yaşadığına hükmedersin...

15-) Yine de o umutlar... Ah, o kahrolası
umutlar... Bir düş görürsün yine: Bir gölün kıyısında,
yeşillikler arasında gözlerini kaybedersin...

16-) Ve ansızın bir gün... Tanıdık bir ses
duyarsın... Senden fırlayıp seni fırlatan, yıllardır
aradığın sesin seni çağırdığını görürsün... Ve
ağlarsın... Hayatında ilk defa, hayatında ilk defa,
hayatında ilk defa MUTLULUKTAN AĞLARSIN...

17-) Ve yeniden, yeni umutlarla, yeni bir inatla
ÖLEREK YENİ BİR YAŞAMA BAŞLAMAK İÇİN... Arkandan sonsuz
yolculuğunda birazcık ara verdiğin bu zaman diliminde
herkes yalancı ve bir saat sonra unutulacak gözyaşları
dökerken, geride bıraktığın düşlerin "Dur, daha seni
sevindirecektim!" sözleriyle, ikiyüzlü ağlamalarla
haykırırken ve tüm yaşanmamışlıkların senden
utanırken... SEN SEVİNÇTEN ÇILDIRA ÇILDIRA VE HER ŞEYİ
BİR ANDA UNUTARAK MUTLULUKLAR ÜLKESİNE GİDERSİN... (Oyun
bitmiştir artık...)
 |