DIEGO MARADONA (2019) - Film İncelemesi

gitarisyen

Aşk şarkıları söylemeyi bıraktığımız gün

her şeyimizi yitirdik biz. İşte o yüzden

hep aşk şarkıları söylüyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

DIEGO MARADONA

(2019)

 

Film İncelemesi

 

Futbolcu olarak asi, inatçı, hırslı, mücadeleci, kararlı, hileci, çevik... Özel hayatında ise bencil, çıkarcı, kibirli, uyuşturucu bağımlısı, kadın düşkünü. İşte bunlar Maradona’yı özetleyebilecek sıfatların bazıları. Hayatı mücadeleyle, kavgayla, sıkıntılarla, zevklerle ve pişmanlıklarla geçmiş bir futbolcu... Hem bir futbolcu hem bir insan olarak seveni de çok, sevmeyeni de... Hatasıyla, sevabıyla, yanlışlarıyla, pişmanlıklarıyla özel hayatının kendisine ait olduğunu düşündüğümden ve onu yargılamak için kendimi yeterli görmediğimden ben Maradona’yı sadece bir futbolcu olarak değerlendiriyorum ve zamanında futbol adına bize yaşattığı güzellikleri düşünerek kendisini seviyorum. Benim için Maradona hâlâ yaramaz, asi, uslanmaz bir çocuk. Özel hayatının futbolunu ve kariyerini kötü etkilediği, yıprattığı ve çoğu insanı kendisini daha çok izleme fırsatından yoksun bıraktığı bir gerçek olsa da; bir zamanlar futbol adına yaptıklarının uzun yıllar konuşulmaya ve tartışılmaya devam edeceğini düşünüyorum.

İşte, efsanevi Formula 1 pilotu Ayrton Senna’nın hayat hikâyesini anlatan “Senna” ve 27 yaşında yaşamını yitiren Grammy ödüllü sanatçı Amy Winehouse’un yaşamını derinlemesine inceleyen “Amy” belgeselleriyle dikkatleri üzerine çeken Britanyalı yönetmen Asif Kapadia da “Diego Maradona” isimli biyografik belgeselinde bu efsanevi futbolcunun yaşamını ve özellikle 1984 – 1991 yılları arasında Napoli takımındaki yükselişiyle, başarılarını odak noktasına alarak, Maradona’nın özel hayatını, kişiliğini, hayal kırıklıklarını, pişmanlıklarını ve ilişkilerini de gözler önüne seriyor.

Asif Kapadia’nın bu belgeselinde Maradona’yı anlatırken olabildiğince objektif, hatta acımasız davrandığını düşünüyorum. Zira Maradona’nın uyuşturucu alışkanlığını giderek arttırdığı ve mafyayla (belki de zorunlu olarak) sıkı ilişkiler kurduğu Napoli yıllarını neredeyse en ufak ayrıntılara bile inerek, çeşitli belgeleri, fotoğrafları toplayarak, konuyla ilgisi olan hemen herkesle yapılan röportajları belgesele aktararak anlatmış Asif Kapadia. Bu açıdan da önemli bir belgesel / biyografi olduğunu söylemek mümkün.

Genel olarak Maradona’yla ilgili arşiv görüntülerinin kullanıldığı bir belgesel olan “Diego Maradona” benim açımdan duygusal, hüzünlü ve arka planda mesaj veren yapısıyla da dikkat çekiyor. Maradona’nın zor geçen çocukluğunun futboluna etkileri, özel hayatında sergilediği bazı davranışların sebepleri, şöhretle birlikte gelen ilişkilerinin ve tavırlarının kökeni, belgeselde hem onun hakkında konuşanların hem de kendisinin söylediklerinin satır aralarında vurgulanıyor ve bu da (bana göre) bu belgeseli akıcı ve meraklı bir hikâyeye dönüştürüyor.

Sonuç olarak; sıkılmadan ve merakla izlediğim bir belgesel oldu 2019 yılı yapımı “Diego Maradona”. Belki benim sevmemde çocukluğumdaki Maradona etkisinin de rolü olmuştur, ama birçok insanın da Diego Armando Maradona hakkındaki bu belgeseli severek izleyebileceğini düşünüyorum.

FUTBOL, MARADONA VE ÇOCUKLUĞUM ÜZERİNE:

Çocukluğumdan bu yana futbolla pek ilgim yoktur. Futbol takımlarının ne yaptığı, hangi takımın kimi transfer ettiği ya da 90 dakikalık bir futbol maçından sonra saatlerce yorumların yapıldığı futbol programları çok da ilgimi çekmez. Aslında takım da tutmak istemezdim ama sevgili oğlumun Galatasaray Futbol Takımı’nı tutması ve benden de tutmamı istemesi sebebiyle “Hangi takımı tutuyorsun?” sorusuyla karşılaştığımda “Galatasaraylıyım,” cevabını veririm. Ama hepsi odur. Yoksa Galatarasay’ın ne şu andaki oyuncularını tanırım, ne hangi takımla maçı olduğunu bilirim, ne de şu anda ligde kaçıncı sırada olduğundan haberim vardır.

Ancak futboldan düşünce ve ilgi olarak uzak olmama rağmen millî takımın maçları olursa izlemeye çalışırım ve bir de dört yılda bir yapılan Dünya Kupası maçlarını kaçırmam. Dünya Kupası’nda ülkelerin seçme ve ünlü oyuncularından oluşan takımlarını ve maçlarını izlemek bana zevk verir.

Dünya Kupası denilince de; çocukluğumun şekillenmeye başladığı ve gençliğe yeni yeni adım attığım dönemler olan 1982, 1986 ve 1990 Dünya Kupası maçları aklıma gelir. Belki de her güzel şeyi çocukluk ve gençlik dönemimde yaşadığıma inandığım için de, o dönemlerdeki Dünya Kupası turnuvalarının tadının daha bir başka, daha bir güzel olduğunu düşünürüm. Böyle düşünmemdeki en önemli sebeplerden biri de kesinlikle, 1986 ve 1990 Dünya Kupası maçlarında oynayan Arjantin Millî Takımı’nın 10 numaralı oyuncusu Diego Armando Maradona’dır. Elbette o dönemlerde (özellikle 1982 ve 1986 Dünya Kupası turnuvalarında) İtalya Millî Takımı’nda oynayan Dino Zoff, Franco Baresi, Paolo Rossi, Giuseppe Baresi; Polonya Millî Takımı’nda oynayan Zbigniew Boniek, Grzegorz Lato; (Batı) Almanya Millî Takımı’nda oynayan Harald Schumacher, Hans-Peter Briegel, Paul Breitner, Pierre Littbarski, Karl-Heinz Rummenigge; Arjantin Millî Takımı’nda oynayan Mario Kempes, Jorge Valdano, Jorge Burruchaga; Belçika Millî Takımı’nda oynayan Jean-Marie Pfaff; Fransa Millî Takımı’nda oynayan Michel Platini; Brezilya Millî Takımı’nda oynayan Socrates, Serginho, Zico, Falcao ve İngiltere Millî Takımı’nda oynayan Gary Lineker gibi adını sıkça duyduğumuz ve dünyaca ünlü başka futbolcular da vardı ve onların oyununu izlemek de zevk veriyordu. Ancak Maradona gerçekten bir başkaydı. Bir futbol dehası olmanın yanında sanki topla dans eden bir baletti. Şimdi televizyonlardan o zamanlar canlı izlediğim Maradona’nın Dünya Kupası maçlarını düşünüyorum da; sahadayken sadece futbol oynamıyor, topla sevişiyordu adeta. Koşuyor, mücadele ediyor, çalım atıyor, rakipten topu alıyor, sahayı boydan boya geçiyor ve çoğunlukla da golünü atıyordu. Onun oynadığı maçlar televizyonda yayınlandıktan sonra mahallenin çocuklarıyla sokağa inip her birimiz kendimizi Maradona yerine koyuyor ve unutulmaz sokak maçları yapıyorduk. Benim çocukluğumda birçok arkadaşımın ve ülke çapında sayısız çocuğun futbolu sevmesine ve hayatını belki de futbolla yönlendirmesine sebep olmuştu Maradona. Onun Dünya Kupası maçlarını, gollerini, oyununu, performansını, hatta 1986 Dünya Kupası’nda İngiltere’ye elle attığı meşhur golü ve hemen bu golün üç dakika sonrasında da sahayı hızla geçip beş kişiyi çalımlayarak attığı (ve “Yüzyılın Golü” seçilen) o muhteşem golü canlı ve eşzamanlı olarak televizyondan izleyebildiğim için kendimi hep şanslı hissettim.

Kısacası Maradona bizim dönemin çocukları, gençleri, büyükleri için muhteşem bir futbolcuydu. Kendisi de ben doğmadan çok önce yerel ligde oynamış profesyonel bir futbolcu olan rahmetli dedemin anlatımlarından ve okuyup dinlediklerimden dolayı Brezilyalı ünlü ve büyük futbolcu Pele’yi de tanıyor ve onun da çok muhteşem bir futbolcu olduğunu biliyordum. Ancak Pele’yle çağdaş olmamam ve onun maçlarını (en azından canlı olarak, o coşkuyu yaşayarak) izleyememiş olmam sebebiyle Maradona kafamda biraz daha fazla yer etmişti. Nitekim Maradona’nın bir dönem Pele’nin varisi olarak gösterilmesi ve Pele’nin Maradona hakkında söylemiş olduğu güzel sözler bu düşüncemde çok da haksız olmadığımı gösteriyordu. O günden bu yana da Pele’nin mi yoksa Maradona’nın mı daha iyi futbolcu olduğu bildiğim kadarıyla spor çevrelerince ve insanların futbol sohbetlerinde hâlâ tartışılmaya devam ediyor. Ancak her ne kadar Maradona’nın daha sonraları Pele’yle söz düellosuna girmesi, özellikle 2000 yılında FIFA tarafından Pele ile birlikte yüzyılın futbolcusu seçilmesi üzerine ödül töreninde kendi ödülünü aldıktan sonra Pele’nin ödülünü almasını beklemeden salondan ayrılması ve kendisiyle yapılan röportajda bunun nedenini “Çünkü dünyanın en iyisi benim!” şeklinde açıklaması, kibirli tavırları, kendini uyuşturucu ve kadınlarla yıpratması gibi sebeplerle; gönlüm daha alçak gönüllü, hoşgörülü ve ılımlı bir futbolcu olması sebebiyle biraz daha Pele’den yana kaymış durumdaysa da; Maradona aklımda ve gönlümde (daha sonraları giderek daha da sıkıntılı hâle gelen özel hayatıyla değil de) 1984 – 1991 yılları arasında oynadığı o harika futbolla ve muhteşem başarılarıyla kalacak.

Bu belgeselde de ifade edildiği gibi: “Futbolcu Maradona bitti ve yaşamaya devam eden tek şey onun efsanesi olacak!”

BELGESELİN KONUSU / ÖZETİ:

Senna ve Amy ile övgü toplayan Asif Kapadia’nın yeni filmi Diego Maradona, 10 numaralı formanın daimi sahibi, efsane futbolcu Diego Armando Maradona’nın yaşamını anlatıyor. Film, doğduğu Arjantin’deki gecekondu mahallesinden dünyanın tepesindeki altın tahtına rakipsiz bir süperstarı 1980’lerden başlayıp özellikle Napoli takımındaki yıllarına odaklanarak ele alıyor. Diego Maradona, uyuşturucu bağımlılığından saha dışındaki türlü skandallarına medyanın gözünden hiç kaçamayan, şöhreti omuzlayamayan, ama her düştüğünde yeniden ayağa kalkan, mücadeleci bir ikonu tarafsızca gözler önüne seriyor. Arjantinli efsane sporcunun da onay verdiği, daha önce hiç görülmemiş 500 saati aşkın görüntüsünden kurgulanan film, ilk gösterimini Cannes’da yaptı.

(Özet: Alıntı)

 

Filme Verdiğim Puan: 10 üzerinden 8.

 

DIEGO MARADONA
(2019)

Türü

:

Belgesel, Spor

Ülkesi

:

İngiltere

Dili

:

İngilizce, İspanyolca

Senaryo

:

-

Yönetmen : Asif Kapadia

Oyuncular

:

Diego Maradona

 

NOT: Yukarıda okuduğunuz yazı, tarafımdan 24 Eylül 2020 tarihinde yazılmış olup, aynı tarihte bazı değişikliklerle www.turkcealtyazi.org sitesinde yayınlanmıştır.

 

(24 Eylül 2020)
gitarisyen
(M. Feridun Gülsan)
"SİNEMA YAZILARIM"
Menüsüne Git

 

"SİNEMA"
Ana Menüsüne Git

 

"ANA SAYFA"YA GİT

 

 

Site Tasarımı: gitarisyen © 2011