|
Nuri Bilge Ceylan'ın 1995 yılında çektiği; kariyeri,
tekniği, sanat anlayışı ve felsefesi hakkındaki
temellerini ta o zamandan oluşturduğunu belli ettiği,
adındaki "bilgeliğe" yakışır anlamda kısa metrajlı bir
film. (Ama benim gibi 18 dakikalık filmi 3 kere
izlerseniz "uzun metrajlı film" haline geliyor.)
Film sembolik gibi görünmesine rağmen, aslında gerçeğin
ta kendisi ve dünden ve bugünden bakıyor konuya. (Filmin
çekildiği gün olan "bugün"den.) Konu iki insanın (bir
erkek ve bir kadın) öyküsünü anlatıyor. Önce
bağımsızlar, sonra birleşiyorlar ve sonra yine
ayrılıyorlar. Tekrar bir araya gelme çabaları ise akim
kalıyor. Filmde hiçbir diyalog yok. Yaşlı çifti Nuri
Bilge Ceylan'ın anne ve babası canlandırmış. (Çok da
yakışmış.)
Görsel bir anlatım şöleni olmuş film. Her sahnesinde
ödül almış bir siyah-beyaz fotoğrafa bakar gibi
hissettim kendimi. (Sık sık Ara Güler'i hatırladım.)
Senaryoyu da kendisi yazan Nuri Bilge Ceylan, yaşlı
çifti (annesiyle babasını) doğayla bütünleştirip
içselleştirmiş; tavırlarını, dillerini, ruh hallerini
doğaya yükleyerek doğanın dilinden onları konuşturmuş
adeta. Bu özelliği nedeniyle edebi sanatları filmde
görür gibi oldum. |