MÜKEMMEL KOCA: LACI PETERSON OLAYI / THE PERFECT HUSBAND: THE LACI PETERSON STORY (2004) - Film İncelemesi

gitarisyen

Aşk şarkıları söylemeyi bıraktığımız gün

her şeyimizi yitirdik biz. İşte o yüzden

hep aşk şarkıları söylüyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

MÜKEMMEL KOCA: LACI PETERSON OLAYI

(THE PERFECT HUSBAND: THE LACI PETERSON STORY)

(2004)

 

Film İncelemesi

 

“The Perfect Husband: The Laci Peterson Story” filmi hakkında bir şeyler söyleyebilmek ve yorum yapabilmek için sanıyorum filmin uyarlandığı gerçek olaylarla Laci Peterson ve kocası Scott Peterson hakkında biraz bilgi sahibi olmak gerekiyor:

Amerika Birleşik Devletleri’nin Kaliforniya eyaletinde yer alan Stanislaus ilçesinde bir şehir olan Modesto’da, gübre ticaretiyle uğraşan Scott Peterson 24 Aralık 2002’de (Noel arifesinde) tüm tanıdıklarını arayarak karısı Laci’nin kayıp olduğunu söyler. Scott’un verdiği bilgilere göre; kendisi teknesiyle körfeze balık tutmaya gittikten sonra, karısı Laci de köpekleri Mackenzie’yi yürüyüşe çıkarıp alışverişe çıkacaktır. Ancak Scott Peterson öğleden sonra saat 16:30 civarında eve döndüğünde karısı Laci evde yoktur, köpekleri ise tasması hâlâ takılı ve çamura bulanmış hâlde arka bahçededir. Scott Peterson’ın bu beyanları üzerine Laci’nin ve Scott’ın ailesiyle dostları bir araya gelirken, polis de gerekli soruşturma ve incelemeleri başlatır. Olayı duyan şehir halkının da kayıp olduğu düşünülen Laci’yi aramaya başlamasıyla konu, önce medyanın, sonra tüm Amerika’nın ilgisini çeker. Laci’yi arama çalışmalarında kullanılmak üzere paralar toplanır, vakıflar bu işin içine girer. Ancak aradan haftalar geçmesine rağmen Laci bir türlü bulunamaz. Üstelik üzerinden zaman geçmesine rağmen Laci’nin bulunamaması Laci’nin ölmüş / öldürülmüş olabileceği ihtimalini akıllara getirirken, şüpheler de yavaş yavaş kocası Scott üzerinde yoğunlaşmaya başlar.

İşte (yukarıda başlangıcını özetlediğim gerçek olaylardan uyarlanan) film, gerçek hayatta da neredeyse bire bir yaşanan bu olaylar baz alınarak başlıyor ve (filme konu olan olayların / olguların gerçek hayattaki karşılığı olarak) o dönemdeki gazete / TV haberlerinden, polis kayıtlarından, makalelerden ve şahit ifadelerinden yola çıkarak yarı belgesel bir tarzda devam ediyor. Film boyunca Laci’nin kaybolup kaybolmadığını, ölüp ölmediğini, öldüyse kocası Scott’ın bu konuda suçlu olup olmadığını merak ediyoruz. Birazdan bahsedeceğim kaliteli oyunculuklar ve iyi senaryo örgüsü sayesinde de (bana göre) ortalamanın üzerinde, hızlı akan, zevkli vakit geçirten bir film izliyoruz.

Tabii bu film, gerçek olaylardan (neredeyse bire bir) uyarlandığı için, kendisini gerçeklere bağlı kalmak ve gelişimiyle finalini de gerçek hayatla uyumlu kılmak zorunda hissediyor. Film (gerekli duygusal etkiyi vererek ve araya bazı duygusal sahneler / eklemeler yaparak) bunu da başarıyor, ancak filmin uyarlandığı gerçek olaylardan bahsederken / gerçek hayattaki Scott ve Laci Peterson’ı anlatırken / o dönemdeki gazete haberleri, yorumlar ve özellikle olayın sonucu ile ilgili bilgi verirken bu durum “spoiler” teşkil edeceğinden ve gerçek hayattaki olayları bilmeden filmi izlemek isteyenlerin seyir zevkini kaçırabileceğinden; ben 2002 yılında yaşanmış bu olaydan / kaynaklardan / sonuçtan ve olay hakkındaki görüşlerimden / yorumlarımdan aşağıda “Spoiler / Gizli İçerik” butonu altında bahsedeceğim. Seyir zevkini kaçırmak istemeyen dostlar, filmi izledikten sonra bu bölümü okuyabilirler. (Elbette benim gibi “Nasılsa gerçek bir öykü, sürpriz olacak bir şey yok, sonunu bilerek filmi izlesem de olur!” düşüncesinde olan dostlar da, aşağıda “Spoiler / Gizli İçerik” butonu altında yazacaklarımı okuyabilirler.) :-)

İnternette yaptığım araştırmalara, o dönemin gazete / TV haberlerine, polis kayıtlarına ve diğer bilgilere göre olayların gelişimi ve benim bu konu hakkındaki yorumlarım şöyle:

Spoiler (Gizli İçerik): 

Yukarıda da bahsettiğim gibi; Laci’nin kaybolmasından (ve üzerinden uzun bir süre geçmesinden) sonra bazı kuşkulu davranışları ve tavırları üzerine kamuoyunun şüpheleri Laci’nin kocası Scott üzerinde yoğunlaşır. Örneğin, Laci kaybolduktan sonra Scott evinde porno kanallara abone olmuş, emlakçılara evinin değerini sormuş, herkes karısını ararken o iş gezilerine çıkmış ve oldukça soğukkanlı bir tavır sergilemiştir.

Üstelik Laci’nin kayboluşundan sonraki arama sürecinde, Scott Peterson’ın Amber Frey adında bir kadınla ilişkisi olduğunun ortaya çıkması Scott’a başlarda duyulan sempatinin antipatiye dönüşmesine ve kuşkuların iyice artmasına neden olmuştur. Scott, Amber’le Laci’nin kaybolmasından birkaç ay önce tanışmıştır ve eşi Laci’den gizli olarak bu ilişkisini de yürütmektedir. Amber, Fresnolu bir masaj terapistidir, önceki evliliğinden küçük yaşlarda bir çocuğu vardır ve Scott’un evli olduğunu bilmemektedir. Süreç devam ederken Scott da Amber’le telefonla görüşmeye devam etmektedir. Ancak Amber, Laci Peterson’ın kaybolduğunu ve sevgilisi Scott’ın Laci’nin kocası olduğunu öğrendikten sonra, polise giderek durumu ve bildiklerini anlatmış, polise yardımcı olmayı kabul etmiş ve Scott’la telefon görüşmelerinin dinlenerek kayıt altına alınmasına izin vermiştir. (Hatta öyle ki; ileride Scott mahkemede yargılanırken bu telefon görüşmeleri de iddia makamının delillerinden biri olmuştur.)

Sonuçta, polis soruşturmayı derinleştirir ve 2003 yılında, Nisan ayının ortalarında Laci’nin ve doğmamış çocukları Conner’ın (başları kesilmiş olan) cesetleri San Fransisco Körfezi’nde bulunur. Cesetlerin 2002 yılının Aralık ayında kaybolan 27 yaşındaki 8 aylık hamile Laci Peterson ve karnından çıkarılan bebeğine ait olduğunun anlaşılması üzerine, zaten şüpheli olan Scott Peterson, kılık değiştirip saçlarını sarıya boyayarak Meksika'ya kaçmaya çalışırken yakalanır. Oysa aynı Scott, cesetlerin bulunmasından önce bir televizyon kanalına çıkarak karısının kayboluşunu gözyaşları arasında anlatmış ve tüm Amerikalılardan yardım istemiştir.

Mahkemeye çıkarılan Scott tutuklanır ve 12 Kasım 2003’te Kaliforniya eyaletinin Redwood kentinde jürinin karşısına çıkan Scott Peterson, jüri tarafından, 8 aylık hamile eşini öldürmekten birinci derece cinayet, 8 aylık henüz doğmamış bebeğini öldürmektense ikinci derece cinayetten suçlu bulunur.

Peterson'ın 2 cinayetten de suçlu bulunmasının ardından, son kez toplanan 6'sı kadın 6'sı erkek 12 kişilik mahkeme jürisi, 3 gün boyunca devam eden ve toplam 11 saat 30 dakika süren görüşmenin ardından kararını açıklar: Ölüm cezası ya da ömür boyu hapis cezası verilmesi arasında değerlendirme yapan jüri, 3 gün süren görüşmelerinin ardından mahkemeye 32 yaşındaki Scott Peterson'ın ölüm cezası ile cezalandırılmasını teklif eder. Jürinin teklifinin hakim tarafından 25 Şubat 2005’te onaylanmasının ardından Scott Peterson’ın “vücuduna ilaç enjekte edilerek idam edilmesine” karar verilir ve idam gününü beklemek üzere San Quentin Eyalet Hapishanesi’ne gönderilir.

Olayın gerçekleştiği dönemde aylar boyunca ABD'de başkanlık seçimlerini ve Irak savaşını bile geride bırakarak gündeme oturan Peterson davasında kararın açıklanmasını 100'den fazla gazeteci takip etmiş, onlarca Amerikan televizyonu canlı yayın araçları ile mahkemeyi dışarıdan izlerken, ölen Laci Peterson'ı destekleyen çok sayıda Amerikalı kadın da bina dışında hazır bulunmuştur.

CNN, NBC, Fox News dahil tüm Amerikan televizyonları kararı yayın akışını keserek duyururken, San Fransisco Examiner gazetesi de kararın hemen ardından yıldırım baskı yaparak “ölüm” manşetiyle mahkeme binası önünde gazete dağıtmıştır. Scott Peterson'ın suçlu bulunması tüm Amerikan gazetelerinin birinci sayfalarında yer almış, ayrıca ABD'de sanal kumarbazların gözdesi olan birçok bahis sitesinde Peterson'ın suçlu ya da masum bulunacağına dair bahisler oynanmıştır.

Scott Peterson, şu anda (Ocak 2020 itibarıyla) halen San Quentin Eyalet Hapishanesi’nde (dava henüz kesinleşmemiş olmakla beraber) idam edileceği günü beklemektedir. (Scott’ın suçlu bulunarak hapishaneye gönderildiği 2005 yılında 600, günümüzde de 700’den fazla mahkûmun idam sırasını beklediğini düşünürsek bu hiç de şaşırtıcı gelmeyecektir.) Çeşitli ve yeni savunmalar, iddialar ve itirazlarla gelişen dava temyiz sürecinde olup, medyada Scott’ın suçsuz olabileceğine dair yorumlar, haberler, yeni bilgiler ve delil olabileceği düşünülen veriler de kamuoyunun konuya olan ilgisini hâlâ canlı tutmaktadır.

Bu dava ayrıca önemli bir gelişmeyi de beraberinde getirmiştir. Amerika’da o güne kadar (bazı eyaletler dışında) cenine karşı işlenen suçlara bir ceza öngörülmüyor, zira yaşamın ceninin ana rahmine düşmesiyle başladığı ve haklara konu olacağı düşünülmüyordu. Oysa Amerikalıların büyük çoğunluğu ana rahmine düşmüş bir ceninin de hakları olduğu ve ana rahmindeki bir bebeği, cenini öldürenlerin de cinayet suçundan yargılanması gerektiği görüşündeydi. İşte bu dava, toplumun tepkileri ve kamuoyunun olaya büyük ilgi göstermesi üzerine Amerika’da “Laci ve Conner Yasası” olarak da bilinen “Doğmamış Kurbanlara Yönelik Şiddet Eylemleri Yasası”nın çıkarılmasına sebep olmuştur.

Buraya kadar olayların gelişimi genel olarak böyle olup; buradan sonra olayların, kaynakların, gazete, TV ve internet haberlerinin ve filmdeki bazı ipuçlarının ışığında ben de olayı, kafama takılan sorular bağlamında kendimce, naçizane yorumlamak istiyorum:

Filmde izleyeceğiniz gibi Scott suçlu olduğunu (Laci’yi ve Conner’ı öldürdüğünü) hiçbir zaman kabul etmemiştir. Çoğu zaman susmuş, hatta mahkemede bile çoğunlukla konuşmamayı tercih etmiştir, ancak hiçbir zaman cinayet(ler)i işlediğini kabul ya da itiraf etmemiştir. Bu davada polisin elde ettiği, iddia makamının dayandığı ve mahkemede tartışılan belli başlı deliller; Scott’ın teknesinde bulunan Laci’ye ait saç teliyle Scott’ın sevgilisi Amber Frey’in ifadeleri (ki bunlar cinayetle ilgili ya da cinayete ışık tutacak ifadeler olmaktan uzak gibi görünmektedir) ve Scott’la yaptığı telefon görüşmeleridir. Cinayeti Scott’ın işlediğine dair fiziki bir bulgu bulunmamaktadır. Hatta Laci ve Conner körfezde (kafaları kesilmiş hâlde) ölü olarak bulundukları zaman cesetlerin ölüm tarihi bile belirlenememiş, yalnızca suda bozulmuş cesetlerin DNA analizine bağlı olarak Laci ve Conner’a ait olduğu ortaya çıkarılabilmiştir.

Yine bazı delillerin polis ve mahkeme tarafından göz önüne alınmadığı da söylenmektedir. Örneğin, Laci Peterson’ı (Scott’ın balığa çıktığı ve Laci’nin kaybolduğu gün) gördüğünü söyleyen komşular bulunmaktadır. Yine bazı komşular o gün Peterson’ların köpeği McKenzie’yi tasması çamurlara bulanmış hâlde başıboş dolaşırken bulduklarını ve Peterson’ların arka bahçesine getirdiklerini söylemişler, ayrıca komşulardan birisi de o gün çevredeki evlerden birinde hırsızlık olduğundan bahsetmiştir. Bu hususlara filmin bazı kısımlarında da dikkat çekilmiş aslında. Mesela, filmin başlarında yaşlı bir kadının sürekli ısrarla Laci’yi gördüğünü söylemesi, ancak polisin (Laci’yi gördüğünü söyleyen yüzlerce diğer tanık gibi yanlış gördüğünü düşünerek) bu tanığı elemesi, ayrıca Scott’ın sevgilisi Amber Frey’le (cesetler ortaya çıktıktan sonra) telefonda konuşurken “Ben yapmadım, ama kimin yaptığını biliyorum!” demesine rağmen, polisin bunu dikkate almaması filmde (bir kısmı kaynaklara, bir kısmı da soru işaretlerine, sorgulamalara, şüphelere dayalı olarak) değinilen hususlardan bazıları.

İşte ben de filmi izledikten sonra Scott’ın suçlu olduğunu düşünmeme rağmen, yaptığım araştırmalar ve aklıma takılan soru işaretleri sonucunda (hâlâ henüz kesin bir yargıya varmamış olmakla birlikte) Scott Peterson’ın bu olayda suçlu olup olmadığı konusunda tamamen emin değilim. Şu sıralarda Scott Peterson’ın kız kardeşi Janey Peterson’ın davayla ilgili yeni deliller ışığında kamuoyu oluşturmaya çalışması, olayı derinlemesine araştırması ve davanın 2005 yılında tamamlanmasına rağmen hâlâ temyiz aşamasında olması gibi hususlar da göz önüne alındığında bu şüphelerimde çok da haksız olmadığımı düşünüyorum. Böyle düşünmemdeki en önemli sebeplerden biri de; önce mağdur gibi görünen Scott Peterson’ın olay sürecinde Amber Frey’le ilişkisinin ortaya çıkması ve karısı Laci’yi aldatmasının kamuoyu tarafından hoş karşılanmayarak toplumun büyük tepkisini çekmesi sonucunda, bu kamuoyu baskısının soruşturma ve mahkeme sürecine etki etmesidir. Ya da en azından ben öyle düşünüyorum.

Belki de, Scott kendi aleyhine olabilecek bir şeyi saklıyor. Zira (eğer karısını ve ana rahmindeki çocuğunu kendisi öldürmediyse) konuşacak ve bazı şeyleri açıklayacak olursa daha büyük bir suçun ortaya çıkacağından ya da başka bir şeylerden (belki de birilerinin hayatına mal olabileceğinden vs.) korkuyor. Belki de kısık sesle cinayetleri işlemediğini söylemesine rağmen, çok fazla konuşmamasının, “Bu cinayetleri ben işlemedim, ama olay şöyle oldu!” dememesinin sebebi budur. Kim bilebilir?

Yine, filmde Scott sürekli (baştan itibaren) yalan makinesine girmekten kaçınıyor, ancak gerçek hayatta (bu konuyla ilgili hazırlanan belgesellerde değinilen polis kayıtlarından öğrendiğimiz kadarıyla) ilk başta Scott yalan makinesine girmeyi kabul ediyor, fakat bir süre geçtikten sonra bundan vazgeçiyor. Scott’ın önce yalan makinesine girmeyi kabul etmesine rağmen, sonra bundan vazgeçmesinin sebebi ne olabilir? Ortaya çıkmasından korktuğu başka şeyler mi var?

Elbette bunlar benim (konuyu araştırdığım kadarıyla) şahsi görüşlerim. Gerçek belki yıllar sonra ortaya çıkacak, belki de hiç çıkmayacak.

Filmi izleyecek ve bu konuda biraz daha derinlemesine araştırma yapacak dostlar; benim yukarıda bir kısmını özetlediğim ayrıntılara, soru işaretlerine, şahit ifadelerine, polisin bu konudaki tavrına ve o dönemde kamuoyunun bu olaya bakışına kolayca ulaşabilecek, daha sağlıklı yorumlar yapabileceklerdir.

Scott Peterson, karısı Laci’yi ve doğmamış çocukları Conner’ı (üstelik kafalarını keserek, denize atarak) öldürmüşse, bu hunharca cinayetleri işlemişse, kendisi başına gelecek her türlü cezayı hak ediyor ve bu durumda bu acımasız cani için zerre kadar üzülecek değilim.

Ama ya Scott Peterson suçsuzsa?..

 

Filme gelecek olursam;

İlk dikkatimi çeken, filmde Scott Peterson’ı canlandıran başrol oyuncusu Dean Cain’in Scott Peterson’a aşırı benzerliği oldu. Dean Cain güzel oyunculuğuyla filmi bu şekilde alıp sürükleyince de, olayların içine girmem, karakterlerle empati kurmam çok daha kolay oldu. Ancak Dean Cain’in yanında, filmde Scott Peterson’ın en yakın aile dostu Tommy Vignatti’yi canlandıran David Denman hakkında ayrı bir parantez açmak gerektiğini düşünüyorum. David Denman, karakteri ve olayları canlandırmamış, adeta yaşamış gibi geldi bana. Tavırlarına, tutumuna, olaylara bakış açısına, samimiyetine ve dostluğa verdiği öneme baktıkça onun olduğu her sahne başka bir anlam kazanıyor. Her ne kadar bu filmde başrol oyuncusu Dean Cain olsa da, filmi doldurma konusunda Dean Cain’e büyük yardımı olan David Denman içtenliği, mimikleri ve duyguları rahat bir şekilde yansıtma konusunda da bana göre öne çıkıyor. Yine diğer bütün oyunculukların da genel anlamda güzel, samimi, kaliteli olduğunu ve oyuncuların karakterleri içselleştirdiklerini söylemek isterim.

Bunun dışında film, hızlı ilerleyişi ve izleyiciyi olabildiğince konuya dahil edişiyle de ilgi çekiyor. Tabii bunda oyunculukların ve konunun gerçek bir olaydan uyarlanmış olmasının etkisi de inkâr edilemez. Bir hikâye tadında, ama filmin geneline yayılan bir yarı belgesel tarzında ilerleyen film, gücünü uyarlandığı olayların gerçeklerinden de alarak olabildiğince güzel bir seyir zevki sunuyor.

Filmin en sevdiğim özelliklerinden biri de kesin bir yargıya varmaktan çok, insanların akıllarına takılan soru işaretlerini filmin içine, bazı sahnelere yedirmesi oldu. Bu şekilde, olaylar henüz net olarak sonuçlanmamışken gazete, dergi, TV haberlerinden ve polis kayıtlarından yararlanarak senaryolaştırılan film aynı zamanda objektif bir bakış açısıyla çekildiğini de hissettiriyor.

Kısaca toparlamam gerekirse sonuç olarak; ben bu filmden, konusundan, oyunculuklarından, senaryosundan, hikâyesinden ve merak unsurunu korumayı başaran polisiye yapısından oldukça zevk aldım. Eğer siz de polisiye, gizem ve dram türlerini seviyorsanız bu filme bir göz atmanızın zaman kaybı olmayacağını düşünüyorum.

Son olarak; 2014 yılı yapımı “Gone Girl (Kayıp Kız)” filmindeki rolüne hazırlanırken Ben Affleck’in, Scott Peterson’ın hayatını aylarca incelediğini de bir dipnot olarak belirtmek isterim.

FİLMİN KONUSU / ÖZETİ:

2000’li yılların başında bütün Amerika’nın ve medyanın yakından ilgi gösterdiği gerçek bir olaydan uyarlanan filmde; eşi Laci Peterson’ın 2002 yılının Aralık ayında, Noel arifesinde kaybolması üzerine Scott Peterson’ın ve çevresinin yaşadıklarına tanık oluyoruz. 2002 yılının Noel arifesinde Scott Peterson eve geldiği zaman 8 aylık hamile olan eşi Laci’yi bulamaz ve tüm tanıdıklarına Laci’nin kayıp olduğunu söyler. Tüm Amerikan halkının ve medyanın ilgisini çeken olayda, Laci’yi bulmak için arama çalışmaları başlatılır, yardım kampanyaları düzenlenir, ancak bir türlü Laci bulunamaz. Üstelik Laci’nin kaybolmasının üzerinden zaman geçtikçe Laci’nin ölmüş olabileceği düşüncesi ve yaşanan bazı olaylar bütün şüpheleri kocası Scott Peterson’ın üzerine çeker. Acaba Laci Peterson gerçekten kayıp mı olmuştur, yoksa ölmüş müdür? Her şeyden önemlisi Laci’nin kocası Scott Peterson’ın bu olaydaki rolü nedir?

(Özet: gitarisyen)

 

Filme Verdiğim Puan: 10 üzerinden 7.

 

MÜKEMMEL KOCA: LACI PETERSON OLAYI
(The Perfect Husband: The Laci Peterson Story)
(2004)

Türü

:

Dram, Gizem, Gerilim

Ülkesi

:

A.B.D.

Dili

:

İngilizce

Senaryo

:

Dave Erickson

Yönetmen : Roger Young

Oyuncular

:

Dean Cain, Sarah Brown

 

NOT: Yukarıda okuduğunuz yazı, tarafımdan 30 Ocak 2020 tarihinde yazılmış olup, aynı tarihte bazı değişikliklerle www.turkcealtyazi.org sitesinde yayınlanmıştır.

 

(30 Ocak 2020)
gitarisyen
(M. Feridun Gülsan)
"SİNEMA YAZILARIM"
Menüsüne Git

 

"SİNEMA"
Ana Menüsüne Git

 

"ANA SAYFA"YA GİT

 

 

Site Tasarımı: gitarisyen © 2011