|
Room 237. Türkçe adıyla 237 No'lu Oda. Rodney Ascher'in
yönetmenliğini yaptığı ve Bill Blakemore, Geoffrey Cocks,
Juli Kearns, Jay Weidner gibi sinema sanatına gönül
vermiş bir kısım kişilerin / yorumcuların / sinefillerin
Stanley Kubrick'in 1980 yılı yapımı "The Shining"
(Cinnet) filmindeki gizli anlamları, sembolleri,
şifreleri kendi üsluplarınca ortaya çıkardıkları,
yorumladıkları, bunlar üzerine teoriler geliştirdikleri
ve deneysel yollara başvurdukları 2012 yılı yapımı bir
belgesel film.
Room 237 (237 No'lu Oda) temelde "The Shining" / Cinnet
(1980) filmindeki gizli anlamları, şifre ve sembolleri
çözme sürecine yoğunlaşmasına rağmen, bir noktadan sonra
Stanley Kubrick güzellemesine de dönüşüyor. Bu itibarla
ve belgeselde bahsedilen çoğu şeyi daha doğru
anlamlandırabilmek için bu belgeselin yanı sıra sadece "The
Shining" / Cinnet (1980) filmine değil, Stanley
Kubrick'in hayatına, kariyerine ve diğer filmlerine de
bir göz atmak gerekiyor. Yoksa izleyici açısından
belgeseldeki bazı kısımların havada kalma tehlikesi var.
Bu şekilde hem IQ seviyesi 200'ün üzerinde olduğu
söylenen Stanley Kubrick'in "The Shining" / Cinnet
(1980) filmini çekerken yorumcuların bahsettiği
argümanları bilinçli ve sistematik bir şekilde filmin
içine yedirebilme yeteneğine sahip olduğunu kendi
gözlerinizle görme, hem de Stanley Kubrick'in diğer
filmleriyle hayatını ve kariyerindeki gizli noktaları
karşılaştırarak belgeselden aldığınız zevki artırma
imkânı buluyorsunuz. Örneğin "The Shining" / Cinnet
(1980) filminde Jack Nicholson'ın canlandırdığı Jack
Torrance karakterinin yüz ifadesinde giderek artan bir
şekilde gördüğümüz -boğa bakışlı- yüz ifadesinin Stanley
Kubrick'in A Clockwork Orange / Otomatik Portakal (1971)
ve Full Metal Jacket (1987) filmlerinde de aynı şekilde
kullanılması, bir yere doğru ya da bir yerden geriye
yapılan yolculuklar, Eyes Wide Shut / Gözü Tamamen
Kapalı (1999) filminde olduğu gibi hem maddesel hem
içsel arayış ve yolculuklar, müzikler ve temalar bizlere
Stanley Kubrick ve onun film yapma biçimi hakkında
önemli ipuçları ve bilgiler veriyor. Belgeselin alt
yapısı da bununla beslendiği için bu bilgiler Room 237
(237 No'lu Oda) belgeseline daha bilinçli bir şekilde
konsantre olmamızı ve "The Shining" / Cinnet (1980)
filminin analizini daha doğru bir düzlemde ele almamızı
sağlıyor. Bunun sonucunda da (yani Stanley Kubrick ve
filmleri hakkında bilgi edindikten sonra) bu belgesel
filmde bahsedilen ve "The Shining" / Cinnet (1980) filmi
üzerinden ele alınan semboller, şifreler, gizli
anlamlar, göndermeler daha anlamlı bir hale gelmeye
başlıyor.

Aslında yukarıda da değindiğim gibi Room 237 (237 No'lu
Oda) belgeselinin ana amacı (bana göre) "The Shining" /
Cinnet (1980) filmi üzerinden Stanley Kubrick'in diğer
filmlerini ve hayatındaki gizli anlamları, sırları
yorumlamak. Ancak bütün bu sırlar, şifreler, semboller,
göndermeler ve anlamlar "The Shining" / Cinnet (1980)
filminde öyle yoğun kullanılmış ki; belgesel boyunca
bütün yorumcular "The Shining" / Cinnet (1980) filmini
her yönüyle irdeliyor ve bazı yerlerde öyle şeyler
söyleyip öyle şeyler gösteriyorlar ki; hayret etmemek ve
hayran kalmamak mümkün değil. Bu yönüyle "The Shining" /
Cinnet (1980) filmi; sanki Stanley Kubrick'in bütün
hayatını, ipuçlarını, sırlarını, söylemek istediklerini
(hatta bazı yerlerde kızgınlığını, öfkesini ve
duygularını) emanet ettiği, bir araya getirdiği ve
ileride birilerinin bunu çözmesini beklediği bir film
gibi.
Room 237 (237 No'lu Oda) belgeselini ilk kez izledikten
ve biraz araştırma yaptıktan sonra belgeseldeki
yorumculardan birisi ve aynı zamanda bir film yapımcısı
olan Jay Weidner'ın 2011 yılı yapımı "Kubrick's Odyssey:
Secrets Hidden in the Films of Stanley Kubrick; Part One:
Kubrick and Apollo - A Speculative Study" (Kubrick'in
Entelektüel Yolculuğu / Arayışı: Stanley Kubrick'in
Filmlerinin İçine Saklanmış Sırlar / Gizemler; Birinci
Bölüm: Kubrick ve Apollo - Kuramsal / Nazari /
Spekülatif Bir Çalışma) adlı belgesel filmini de
izledim. Orada başlangıçta şöyle diyordu: "Stanley
Kubrick'in filmlerinin içine saklanmış gizli bir hikâye
var. Bu sırlardan biri öyle büyük, öyle önemli bir sırdı
ki; Stanley onu nasıl anlattığına dikkat etmek
zorundaydı." Ve Jay Weidner o belgeselde Stanley
Kubrick'in 1969 yılında Amerikalılar tarafından Ay'a
gönderilen (gönderildiği söylenen) Apollo 11 ve Ay
yolculuğu ile ilgisini, bu yolculuğun sahte olup
olmadığını sorguluyor, bu arada "The Shining" / Cinnet
(1980) filminden görüntülere de bolca yer veriyordu. Bu
belgeselden sonra Room 237 (237 No'lu Oda) belgeselini
izlemenin daha da ilginç bir hal aldığını söylemem
gerek.

Bu ayrıntılı girişten sonra Room 237 (237 No'lu Oda)
belgeseline, konusuna ve yorumcuların sözlerine
değinecek olursam şunları söylemem mümkün: Room 237 (237
No'lu Oda) belgeselinin konusu -yukarıda da değindiğim
gibi- Stanley Kubrick'in 1980 yılında Stephen King'in "The
Shining" romanından uyarlamış olduğu filmde var olduğuna
inanılan bazı alt metinleri, anlamları, sembolleri,
şifreleri, göndermeleri ve temaları bir grup sinefil /
yorumcunun bakış açısıyla bizlere anlatmasından
oluşuyor. Bu yorumlar bazen sıkıcı ve gerçeklikten uzak
ya da zorlama bir hal alsa da, bazen çıkarılan
anlamlara, çözümlemelere ve bunların ispat edilmesine
hayretler içinde bakakalıyor ve nasıl bir dehanın bütün
bunları başarmış olabileceğini düşünmeden edemiyorsunuz.
Örneğin "The Shining" / Cinnet (1980) filminin tersten
ve düzden aynı anda oynatıldığı zaman üst üste binen
görüntülerdeki anlam katmanlarının varlığı sizleri
şaşkınlıktan şaşkınlığa sürüklerken; bazı sahnelerde
(devamlılık hatası olarak nitelenemeyecek şekilde) önce
var olan nesnelerin sonradan kaybolması ya da yer
değiştirmesi, halıdaki desenlerin birdenbire şekil
değiştirmesi veya tersine dönmesi, kesinlikle bir
pencerenin bulunmaması gereken bir odada pencere
bulunmaması ve bunun gibi birçok unsur da sizi bir
"Acaba mı?" sorusuyla başbaşa bırakıp derin düşüncelere
dalmanıza sebep oluyor. Yine bazı yerlerde efsanelerin,
rüyaların ve labirentlerin "The Shining" / Cinnet (1980)
filmiyle ilişkisi de, üzerinde düşünülmesi gereken ve
bazı bölümlerde bulmaca çözdürmeye zorlayan cinsten.
Özellikle Stanley Kubrick'in "The Shining" / Cinnet
(1980) filmiyle 1969 yılında Apollo 11'in Ay'a iniş
görüntülerini tasarladığı, bu görevin kendisine A.B.D.
hükümeti tarafından verildiği ve bunları karısından bile
saklamak zorunda kaldığını anlattığına dair teori ve
yorumlar oldukça ilgi çekici ve kafalarda bazı şüpheler
uyandırmıyor değil. Belgeselde de bu argüman
olabildiğince gerçeğe yakın bir şekilde görüntülerle
ispatlanmaya çalışılıyor.
Belgeseldeki her yorumcu teorisini "The Shining" /
Cinnet (1980) filmindeki görüntülerle, geçişlerle,
sahnelerle, oyuncuların yüz ifadeleriyle ispatlamaya
çalışıyor ve bunu çoğu yerde inandırıcı bir şekilde
yapıyorlar. Ancak bazı teoriler oldukça ilginçken ve
insanın kendisinden şüphe etmesine sebep olurken bazı
teoriler de olabildiğince zorlama duruyor. Örneğin "The
Shining" / Cinnet (1980) filminin başlangıcındaki
jenerik bölümünde "Yönetmen: Stanley Kubrick" yazısı
görüntüden çıkar çıkmaz bir karede bulutların Stanley
Kubrick şekli oluşturduğuna dair ifade bana oldukça
zorlama geldi.

Bunların dışında Room 237 (237 No'lu Oda) belgeselinde "The
Shining" / Cinnet (1980) filmine dair daha onlarca
teori, analiz, gözlem ve yorum var. Bazılarından
gerçekten çok hoşlanıyor ve hayran kalıyorsunuz,
bazılarıysa zorlama bir şekilde sanki boşluk doldurmak
için oraya konulmuş izlenimi veriyor. Yine de bütün
bunlar Room 237 (237 No'lu Oda) belgeselinin
olabildiğince ilgi çekici, şaşkınlık uyandırıcı ve
düşündürücü bir belgesel olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Belgeseldeki bir yorumcu "Hayatım The Shining'e
dönüştü," diyordu. Gerçekten de -kendi açımdan konuşmam
gerekirse- bu belgeseli defalarca izledikten sonra benim
de hayatım "The Shining"e dönüşmese bile, belgeselde
bahsedilen kavramlardan hareketle Stanley Kubrick ve
onun "The Shining" / Cinnet (1980) filmine başka bir
gözle bakmaya, etrafımdaki çoğu şeyde bir anlam, bir
şifre, bir gizem aramaya başladığımı söyleyebilirim.
Stanley Kubrick'in bu belgeselde anlatılan çoğu şeyi
bilinçli olarak yapabilecek bir dehası olduğu kesin.
Ancak bu belgeseldeki yorumcuların anlattığı kadar ileri
gitmiş olabilir mi? Ve özellikle; Stanley Kubrick,
Stephen King'in romanını filme uyarlarken neden romandan
bu kadar uzaklaşmıştı? Stephen King'in yıllarca
kendisine kızmasına sebep olacak derecede romandan
uzaklaşmasına, bu kadar ileri gitmesine neden olan
düşünce neydi? Nasıl bir sırrı vardı? Yoksa gerçekten
yorumcuların belgeselde dediği gibi; Stanley Kubrick,
Stephen King'in romanını filme alıyormuş gibi yaparken
aslında bambaşka şeyler mi anlatmak istiyordu?

"Yorumcular" demişken; belgeselde yorumcuların yer alma
biçimi de acaba bize bir şey mi anlatmak istiyor? Çünkü
belgesel boyunca röportaj yapılan yorumcuların
hiçbirinin yüzünü göremiyoruz. Sadece ekrandan /
perdeden isimleri geçiyor. Bu da değişik bir görsel dil
oluşturuyor. Yorumcular yorumlarını yaparken diğer
Kubrick filmlerinden ve konuyla ilgili diğer filmlerle
kitaplardan, olaylardan görüntüler geliyor karşımıza. Bu
yöntemin iyi mi kötü mü olduğunu bilemiyorum. Belki de
yönetmen Rodney Ascher, yorumcuların yüzlerini bize
göstermeyerek belgesele daha çok konsantre olmamızı,
tamamen içine girmemizi istemiştir, kim bilir? Bunun
yanı sıra belgeselde -bazılarına sinir bozucu
gelebilecek ama benim samimi bulduğum- bir anlatım
biçimi de bulunuyor. Örneğin, yorumcular "o an"da
konuşuyorlar, tüm samimiyetleriyle konuşuyorlar,
heyecanla konuşuyorlar ve bazıları bilgi birikimiyle
yorumlarını birlikte yoğurdukları için daha inandırıcı
oluyorlar. Mesela birisi yorumunu yaparken ve bize "The
Shining" / Cinnet (1980) filminden görüntüler
gösterirken birdenbire ağlamaya başlayan çocuğunu
susturmaya gidiyor ve sonra gelip kaldığı yerden
yorumuna devam ediyor. Yine bir başkası "The Shining" /
Cinnet (1980) filmini gözlemlemesine ve bunun, hem filmi
hem kendi hayatını değiştirmesine gönderme yaparken
kuantum fiziğinden söz ederek "Gözlemleme eylemi,
gözlemlenen şeyi değiştirir," ifadesini kullanıyor. Bir
başka yorumcunun gazeteci olarak yaptığı röportajlar,
bir diğerinin okuduğu kitaplar, bir başkasının muhakeme
kabiliyeti belgeselde yorumcuların dikkate değer yönleri
olarak ortaya çıkıyor. Bütün bunlarsa belgeselde samimi,
bilgili, birikimli ve yaptıkları işi ciddiye alan
yorumcuların teorilerini izlediğimizi düşündürüp
belgeselin olumlu puanları arasında yer alıyor. Yine de
ben -kendi adıma- bazı kısımlarda bazı yorumcuların
delilikle dahilik arasında gidip geldiklerini düşünmedim
değil.
Sonuç olarak; Room 237 (237 No'lu Oda), bildiğim
kadarıyla, bir filmi içerdiği gizli anlamlar açısından
bütün yönleriyle inceleyen ilk ve tek belgesel olma
özelliğine sahip. Bu yönüyle belgesel, izlendikten sonra
içinizde "The Shining" / Cinnet (1980) filmini tekrar
izlemeniz gerektiğine dair müthiş bir baskı
oluştururken, bir yandan da belgeseldeki sinefil /
yorumcular sayesinde sinefil kültürünü tanımamızı
sağlayarak bir filmi alt metinleriyle birlikte nasıl
okumamız gerektiğine dair ipuçları veriyor. Bütün
bunların ötesinde Stanley Kubrick'in kendisi, filmleri,
sanat anlayışı ve özellikle 1980 tarihli "The Shining" /
Cinnet filmi hakkında bilgi sahibi olmak, daha önce
düşünmediğiniz (belki de duymadığınız) fikirleri,
teorileri, gizli anlamları, şifreleri, sembolleri görmek
ve duymak istiyorsanız Room 237 (237 No'lu oda), sizleri
güzel bir yolculuğa çıkaracak gibi duruyor. |