|
Bu belgeselin ve çevirisinin benim açımdan biraz hazin,
biraz da komik bir öyküsü var. Şöyle ki; belgeseli
bundan 4 veya 5 yıl önce keşfettim ve çok hoşuma
gittiğinden Türkçe çevirisini yapmak istedim. Ancak
(çeviriye başlamadan önce filmleri birkaç kez izleme
huyum olduğundan) ne zaman belgeseli izlemek istesem
tamamen sonunu getiremiyordum. (Belgeseli ilk
izlediğimde de bir seferde değil, değişik zamanlarda
bölerek bitirebilmiştim.) Bu, kesinlikle belgeselin kötü
ya da sıkıcı olmasından kaynaklanmıyordu. Aksine o kadar
güzel, o kadar huzur veren, o kadar dinlendiren bir
müziği ve o kadar sakin bir anlatımla insanı alıp
uzaklara götüren görüntüleri vardı ki; ne zaman izlemeye
başlasam ilk beş on dakikasında bu huzurun getirdiği
rahatlıkla uyuyup kalıyordum. :) Bu yüzden de belgeseli
izleyerek içselleştirmem ve çeviriye başlamam birkaç ayı
buldu. Daha sonra çeviriye başladım ve (yine bazen
görüntülere daldığımdan, bazen rahatlatıcı müziği
sayesinde uzaklara dalıp gittiğimden çeviriye uzun
aralar vererek) uzun sayılabilecek bir süreden sonra
belgeselin Türkçe çevirisini bitirdim. Çevirinin son
kontrollerini yapıyordum ki; bilgisayarımın hard diski
bozuldu ve ne yaptıysam, ne ettiysem kurtaramadım. Hard
diskimde bulunan diğer önemli bilgilerim ve çeviri
dosyalarımın yanında bu belgeselin çevirisi de benim
için önemliydi; ancak denemediğim kurtarma programı,
götürmediğim bilgisayarcı kalmamasına rağmen hiçbir
sonuç alamadım. Emeklerim heba olmuştu. Bu yeni değildi
aslında; birkaç defa daha emeklerimin boşa gittiği
olmuştu, ancak bu sefer gerçekten üzülmüştüm. Böylece
birkaç ay bu moral bozukluğuyla çeviriye ara verdim.
Neyse, sonradan bu belgeselin çevirisini yeniden ele
alarak en baştan Türkçe çevirisini yapmaya başladım;
ancak (galiba biraz da hevesim kırıldığından) çevirinin
%70'ini filan tamamladıktan sonra öylece bıraktım. Bunda
hevesimin kırılmasının yanında, belgeselin konusuyla
ilgili iyi bir araştırma yapmamın gerekmesinin ve buna
(içimden hiçbir şey yapmak gelmediğinden) üşenmemin de
rolü vardı. Zira belgesel Afrika'da bulunan incir
ağaçlarıyla incir arılarını konu alıyordu ve (ben tam
bir biyoloji tembeli olduğumdan ve bitkilerin üremesi,
polenlenmesi, filizlenmesi gibi kavramlara çok uzak
bulunduğumdan) benim çeviriyi içime sinecek bir şekilde
yapabilmem için incir ağaçlarının ve tabii onları
polenleyecek olan incir arılarının yaşamını, üreme
döngülerini ve ağaçla arılar arasındaki simbiyoz
ilişkiyi uzun uzun araştırıp anlamam gerekiyordu. İşte
bu sebeplerle çeviri bu hâliyle birkaç yıl daha
bilgisayarımda durdu ve ben (daha önceki bir film
çevirimde de olduğu gibi) bu çalışmayı unutur gibi
oldum. :) Bundan birkaç ay önce arşivlerimi
karıştırırken bu belgeselle ilgili topladığım ve
hazırladığım dokümanları görünce tekrar hatırlayıp
çeviriyi bitirmeye heveslendim. Böylece (tabii belgeseli
izlerken birkaç kez daha huzur dolu düşler gördüğüm
uykulara dalıp uyanarak) :) çeviriye en başından
başladım ve bu arada çeviri için araştırma yaparken
incir ağaçlarıyla incir arıları hakkında çok şey
öğrendim. Ve öğrendikçe de, incir ağaçlarına ve
özellikle incir arılarına çok büyük bir hayranlık
beslemeye başladım.
Sonuçta çeviriyi bitirdim. Sanırım çeviriyi yaparken ve
konuyu araştırırken belgeselle aramda duygusal bir bağ
kurulduğundan; bu belgeselin Türkçe çevirisiyle
uğraşırken ben çok, hem de çok büyük bir keyif aldım.
Umarım sizler de izlerken aynı keyfi alırsınız.
Not: Belgeselin "YouTube" sürümü, aynı
zamanda belgeselin yapımı ve yönetimini de üstlenen Mark
Deeble ve Victoria Stone'un resmî YouTube sayfası olan "Deeble
& Stone" kanalında yayınlanmakta olduğundan; belgeselin
tamamını tek parça hâlinde (İngilizce alt yazısıyla) bu
kanaldan serbestçe izlemek mümkün. "YouTube" sürümü,
çeviriyi yapmakta yararlandığım diğer sürüm olan "HDTV
PBS Nature Queen of Trees 720p Xvid AC3 MVGroup org"
sürümünden farklı olarak; (anlatıcının satır aralarında
söylediği) fazladan birkaç cümle daha içeriyor. Bu
itibarla; "YouTube" sürümünün alt yazısını oluştururken
bu cümleleri de ekleyip Türkçe çevirisini yaptım. Her
iki sürümü de izleme imkânınız olursa göreceğiniz gibi
bu birkaç cümlelik fazlalık, iki sürüm arasında çok az
da olsa bir anlam ve ifade farklılığı oluşturuyor.
Bir diğer husus da şu ki; çözünürlük ve kalite olarak "MVGroup"
sürümü "YouTube" sürümüne göre çok daha iyi ve bu yüzden
"MVGroup" sürümünün tercih edilmesinin izleyenlere daha
güzel bir seyir keyfi vereceğini düşünüyorum. |