|
Bu filmi çevirmeye karar vermemin iki sebebi var.
Birinci sebep; bir dostumun internette "Ben bu filmin
çevirisini sayın gitarisyen abimizden rica ediyorum. O
eski filmlere düşkün gözüküyor." şeklindeki mesajını
görünce filmi izleyip, beğenirsem çevirisini yapmaya
karar verdim. Ve filmi izledim. Filmi izledikten sonra
beğenmekle beraber, çevrilecek satır sayısının biraz
fazla olması, kaynak İngilizce alt yazıda bazı
eksiklikler ve hatalar bulunması, üstelik -klasik
filmlerde her ne kadar gramer kurallarına çok uygun
konuşulsa da- biraz ağdalı, seviyeli, zaman zaman eskide
kalan bir dil kullanılması ve üstelik Titanic felaketine
her konuda yabancı olmam ve teknik bir hata yapmak
istemememden dolayı neredeyse çeviriyi yapmaktan
vazgeçiyordum. Ancak filmin içinde bir şey vardı ki;
işte bu filmin çevirisini yapmak isteyişimin ikinci
sebebi buydu: Briç... Evet, eskiden çok uzun süre
oynadığım, sabahlara kadar masalardan kalkmamama sebep
olan ve dünyanın en büyüleyici oyunlarından biri olan
briç. Filmde gemide bir briç partisi var ve -zaman zaman
sadece kokusu ya da konusu olsa bile- filmin geneline
yayılmış durumda. Birkaç senedir ara verdiğim bu oyunu
filmde görünce eski bir dosta rastlamış gibi oldum ve
çeviriye giriştim.
Çeviriyi yaparken -her ne kadar çoğu izleyiciye yabancı
gelecek olsa da- standart briç terimlerini Türkiye'de
kullanıldığı şekliyle çevirdim. (Küçük bir örnek: "No
trump" ifadesinin tam çevirisi "kozsuz" demektir ama ben
bu briç terimini Fransızca'dan Türkçe'ye geçtiği ve
Türkiye'de kullanıldığı şekliyle "sanzatu" olarak
çevirdim.)
Bunun dışında beni zorlayan iki etken de vardı. İlk
olarak Titanic konusuna oldukça yabancıydım. Hatta (sırf
Leonardo DiCaprio benden daha yakışıklı olduğundan ve
onu kıskandığım için (!) sebepsiz bir önyargıyla)
dünyada hemen hemen herkesin izlediğini düşündüğüm 1997
yılı yapımı "Titanic" filmini bile izlememiştim. O
yüzden önce "Titanic" konusunda geniş bir araştırma
yapmaya çalıştım ve oldukça ilginç bilgilere de ulaştım.
Arkasından da Leonardo DiCaprio'nun oynadığı "Titanic"
filmini izledim. Kafamda çoğu şey netleştikten ve bilgi
sahibi olduktan sonra da çeviriye başladım. Beni
zorlayan ikinci etkense filmde bol bol kullanılan
denizcilik terimleri oldu. Geçtim tamyol tornistanı,
yüryayı, viyayı, pruvayı; iskeleyi, sancağı bile
bilmiyordum. Eh, bunları da araştırıp öğrendim ve elden
geldiğince denizcilik terimlerinde bir hata yapmamaya
çalışarak çeviriye yedirdim.
Çeviri yapmanın en sevdiğim taraflarından biri de bu:
Hep bir şeyler öğreniyorsunuz. Daha önce de 2007 yılı
yapımı "Munyurangabo" filmini çevirirken yaptığım
araştırmalarda 1994 yılında Ruanda'da gerçekleşen
soykırımın ayrıntılarını öğrenmiştim.
Sonuç olarak; ben bu filmin çevirisini keyif ve
mutlulukla yaptım. Umarım siz de filmi izlerken keyif
alırsınız. İyi seyirler... |