|
Türkçe çevirisini yaptığım bu belgesel filmi yaklaşık 1
yıl önce keşfettim. Vahşi doğayla ilgili belgesellerin
hayranı olan biri olarak çok hoşuma gitti ve defalarca
izledim. Belgeselin görüntüleri, işlenişi, kalitesi,
estetiği bir yana, bu yapım için özel olarak bestelenen
müzikleri de bende büyük etki bıraktı.
Belgeseli defalarca izlerken çevirisini yapmaya karar
vermiştim zaten. Ancak çevirisini yapmayı düşündüğüm
çoğu film gibi bir süre kaba hatlarıyla çeviri üzerinde
uğraştıktan sonra "Bir ara iştahım gelince ciddi şekilde
çevirisine başlarım!" düşüncesiyle bir kenara bıraktım.
:) Geçen haftalarda tekrar izlediğim belgeselin
çevirisine artık başlamanın zamanı geldiğini düşünerek
işe koyuldum.
Çeviriyi (aslında filmlerin çevirisini orijinal dilinin
dışındaki İngilizce alt yazı dosyalarını kaynak alarak
yapmak konusunda çekincelerim olmasına ve bu yolu çok
tercih etmememe rağmen; Romanya yapımı bu belgesel çok
hoşuma gittiğinden, izlediğim sürümün dili -orijinal
dili olan- Romence olduğundan, bu belgeselin ayrıca
İngilizce bir sürümü de olduğunu o sıralar bilmediğimden
ve çevirisini de mutlaka yapmak istediğimden) belgeselin
(dili ve anlatımı Romence olan) "Romania Neimblanzita 2018 DVDRip AC3 X264 - WHISKY"
sürümü üzerinden yapmaya başladım.
Ancak ben çeviriye başladıktan sonra belgeselle ilgili
araştırmalar yaparken, belgeselin Romence ve İngilizce
olmak üzere iki versiyonu olduğunu öğrendim. Bunun
üzerine internette belgeselin İngilizce versiyonu olan
ve "Untamed Romania" adıyla bilinen sürümünü epey
aradıysam da bulamadım. Zira bütün her yerde karşıma
Romence versiyonu olan ve "România neîmblânzitã" adıyla
bilinen sürümü çıkıyordu. Ben de belgeselin İngilizce
versiyonunu bulamadığım için Romence versiyonunu
İngilizce alt yazısıyla çevirmeye devam ettim. Bir süre
sonra da böyle olmasının daha doğru olduğunu düşündüm.
Şöyle ki; temel olarak aslında belgesel bir Romanya
yapımı. Romanya'yı anlatıyor ve doğal olarak Romence
seslendirilmiş. Bu da (belgeseli izler ve anlatımı
dinlerken) doğal ve gerçek bir tat veriyor. Ayrıca
belgeseldeki anlatımın biraz Rumen milliyetçiliği
tarzında işlenmiş olması (örneğin anlatıcının çoğu yerde
"Bizim ülkemizde", "Ulusumuzda", "Dağlarımızda",
"Topraklarımızda" gibi ifadelerle ülkesiyle gururlanan
bir anlatım biçimi kullanıyor olması) başka dillerdeki
anlatımların sanki bu samimiyeti ve doğallığı
veremeyeceği düşüncesini de güçlendiriyor.
Böylece çeviriyi benim için yepyeni ve bana heyecan
veren şeyler öğrenerek sürdürdüm. Örneğin; "Büyük Mavi"
adı verilen kelebek türünün ilginç ve değişik bir
şekilde tırtıllıktan kelebekliğe dönüşümü, ateş
semenderlerinin efsanesi, Mersin Morinası'nın dolaştığı
sular, Histria Antik Kenti ve Büyük Beyaz Pelikanların
şaşırtıcı iş birliği benim için tamamen yeni olan ve
beni daha da çok araştırmaya yönelterek bazen şaşırtan
ve çoğu zaman da doğaya olan hayranlığımı bir kez daha
arttıran bilgilerdi. Böylece severek, zevk duyarak ve
bitmesini istemeyerek geçen hafta içinde bitirdim
çeviriyi. Son kontrollerini yaptıktan sonra bu güzel
belgeselin çevirisini siz dostlarla paylaşmak da bugüne
kısmet oldu.
Sonuç olarak; ben bu belgeseli hem izlerken hem de
çevirisini yaparken çok büyük keyif aldım. Umarım siz de
belgeseli izlerken benim kadar keyif alırsınız.
Şimdiden "iyi seyirler" diliyorum... |